19 Temmuz 2007 Perşembe

zamanın durduğu köy: zaanse schans



zaanse schans

zaanse schans adını zaan ırmağı'ndan alan ve 17. yüzyıldan kalma yel değirmenleri, eski dükkanları ve yeşil ahşap evleriyle insana yüzyıllar öncesine dönmüş hissi veren bir köy. 1960 yılında 17. yüzyıl köy yaşantısını canlandırmak üzere zaan bölgesinden dükkanların, evlerin, yel değirmenlerinin ve tarihi binaların buraya taşınmasıyla kurulmuş. amsterdam merkez istasyonu’ndan kalkan bir trenle 17 dakikalık bir yolculuk yaparak koog-zaandijk istasyonu'na, buradan da 15 dakikalık bir yürüyüşle zaanse schans’a ulaşılabiliyor.

zaan ırmağı çevresine yerleşen tüccar ve balıkçılar buraya ilk yel değirmenlerini 1600'lerde sel baskınlarını önlemek amacıyla inşa etmişler. sonradan tam bir sanayi bölgesine dönüşen bölgedeki yüzlerce yel değirmeninde tahıl, kağıt, tahta, yağ, tütün ve kenevir işlenirmiş. 19. yy.'da değirmenlerin yerini kurum kusan buhar makineleri almış ve zaanstreek'i dünyanın en eski sanayi bölgesi haline getiren yaklaşık 1000 değirmenden sadece 20'si 1920 yılına kadar dayanabilmiş. bunların gelecek nesiller için korunabilmesi amacıyla 1925'te zaan yel değirmenleri birliği kurulmuş. bugüne kalan 10 sanayi değirmeninin bakımını yapan ve çalıştıran ve değirmen müzesini açan da bu birlik.

zaanse schans'ta göreceğiniz binaların çoğu kentsel gelişim yüzünden yıkılma tehdidi altında oldukları zaanstreek'teki başka yerlerden sökülüp burada yeniden inşa edilmiş. köyde gezilecek bir çok müze var ama zaanse schans bir açık hava müzesi değil. burası insanların geleneksel zanaatlerini yaşattıkları, çalıştıkları ve yaşadıkları bir yer.

kooijman

de vrede’nin içindeki tahta ayakkabı atölyesi köyün en ilgi çekici mekanlarından biri. 1780’de depo olarak inşa edilen vrede binası buraya 1984’te taşınmış.



binanın girişindeki müze kısmında hollanda’nın en güzel ve en ilginç tahta ayakkabıları sergileniyor. bunlardan bazıları bilinen en eski tahta ayakkabı (13. yy), tahtadan at nalları, altı çivili ayakkabılar ve dantel gibi işlenmiş gelin ayakkabılarıyla paten, yelkenli tekne ve keman gibi eşyalar.





içeride tahta ayakkabıların üretildiği tam teşekküllü bir atölye var. burada yaz boyunca günde birkaç kez olmak üzere uygulamalar da yapılıyor. kooijman çalışanlarından biri bir odun parçasını alıp gözünüzün önüde onu ayakkabıya dönüştürüyor. zaansa schans'ta çalışan herkes işini yüzyıllar öncesinde yapıldığı gibi yapıyor. burada 21. yüzyıla ait bir üretim aracı görmek zor. köyü bir çekim merkezi haline getiren de bu zaten.

tahta ayakkabıların nasıl yapıldığını http://www.youtube.com/watch?v=wCr74CE6LW4 'da izleyebilirsiniz.



ayakkabıcı sadece üretimle değil tahta ayakkabıların nasıl giyilmesi gerektiğiyle de ilgili bilgi veriyor. mesela ayakkabıları bir numara büyük almamız gerekiyormuş yoksa ayağımızı fena halde vururlarmış. hediyelik eşya dükkanında çeşitli zevklere hitap edecek rengarenk tahta ayakkabılar bulmak mümkün. yetişkinlere göre ayakkabıların fiyatlarıysa süslemelerine ve numaralarına göre 15-80 euro arasında değişiyor.




catharinahoeve

ayakkabı dükkanını geride bırakıp köyün diğer dükkanlarını keşfe çıkıyoruz. ilk gözümüze çarpan catharinahoeve adlı peynirci oluyor. burada dünyaca ünlü gouda peyniri geleneksel tariflere sıkı sıkıya bağlı kalınarak üretiliyor. sade, biberli, kimyonlu, sarmısaklı, acılı ve tütsülenmiş gouda çeşitlerini almadan önce tatmak serbest. gouda'nın dışında keçi ve koyun peyniri, peynir kesmek ve rendelemek için aletler ve hollanda çikolatası satıyorlar. özel ürünlerinden biri de peynirle birlikte yenen ballı hardal.





alış verişin yanı sıra taze sütün nasıl peynire dönüştüğünü de görebiliyorsunuz catharinahoeve'de.






de kat

zaansa schans'ın dünyanın en güzel yel değirmenlerine ev sahipliği yaptığını söylersem hiç de abartmış olmam. don kişot buraya gelmiş olsaydı eminim değirmenlerin resimlerini yapmayı yeğlerdi. nehir kenarına şovalesini kurup şarabını açmadan önce boya almak için de kat'a uğrardı. değirmen ustası g. husslage'ın yeni bir hayat verdiği bu değirmen iki eski değirmenin kalıntılarından oluşuyor. husslage 1959'da de kat'ın alt kısmının üstüne de duinjager adlı boya değirmenini inşa etmiş. on yıldır da burada yeniden antik boya ve renk maddesi üretilip satılıyor ve bugün bu değirmen belki de dünyanın geriye kalan son boya değirmeni.



içeri girince gördüğünüz ilk şey değirmenin adına layık bir şekilde bilet gişesinde uyuklayan kedi.





gişede nereli olduğunuzu sorup değirmeni gezerken neyin nasıl çalıştığını anlamanızı sağlayacak ve kendi dilinizde yazılmış bir broşür veriyorlar. (türkçe broşürün kapağında içerde sigara içmemeniz ve kamışları çekip çıkarmamanız konusunda bir uyarı var:)



hep merak ettiğim bir sorunun cevabını da bu broşürde buldum: değirmenci bu kadar keyfine düşkün bir enerji kaynağına hükmedetmek için 15 ton ağırlığındaki başlıkla pervane milini rüzgara yöneltiyor. ayrıca değirmenin hızını yelken ve bir takım levhalar sayesinde ayarlıyor. de kat'ta çeşitli tropik ağaçlar kesilerek yonga haline getirilip öğütüldükten sonra toz halinde fıçılanıyor ve müşteriye sunuluyor.






köyden izlenimler

zaansa schans'ın bir açık hava müzesi izlenimi veren görüntüsü gidip herhangi bir kapıyı çalabilecekmişsiniz hissi uyandırıyor. aman dikkat, köylüler bu konuda çok titizler. bir çok evin önünde 'bahçeye girmeyin, kapıyı çalmayın, fotoğraf çekmeyin' gibi uyarılar var. ille de bir köy evi görmek isteyenler noorderhuis müzesine kadar sabretsinler. o zamana kadar da güzel manzaranın tadını çıkarsınlar.































































noorderhuis

noorderhuis köyde içine girilebilecek tek ev. müze 1670 yılında bir tacirin evi olmak üzere inşa edilmiş. yüzyıllar önceki köy halkının yaşantısını canlandırmak için müzeye o dönemin kıyafetleri giydirilmiş mumya heykeller ve mobilyalar koymuşlar. evin 17. yüzyılı yansıtmayan tek bölümü giriş kapısı çünkü o zamanki evlerin hepsinin dooddeur (ölü kapısı) denen ve sadece düğün ve cenaze törenleri için kullanılan bir ön kapısı var ama noorderhuis'inkinin yerine bir pencere konmuş. içerideyse camın arkasından bakabileceğiniz iki odada evin sakinleri günlük hayatlarını yaşıyor. soldaki odada dolap-yatak denebilecek bir yatakta yeni doğum yapmış bir anne gizli saklı çocuğunu emziriyor. yatağın küçüklüğü dikkat çekiyor, sebebi de insanların o dönemin batıl inançları yüzünden yatarak değil yarı oturur halde uyuması. yatağın önünde gördüğünüz şey ise seyyar bir tuvalet.






albert heijn's

hollanda'da en sık rastlayacağınız süpermarket albert heijn'ın ilk dükkanı da bugün zaanse schans'ta.



19. yy.'da açılan bakkal dükkanının müşterilerinin çoğunluğunu çiftçiler oluştururmuş ve en çok satılanlar halat, koşum malzemesi, tahta ayakkabı gibi eşyalarla tütün ve çay gibi tüketim malzemeleriymiş. duvarda asılı yılan 'şifalı otlar ve baharatlar bulunur' demekmiş. alkollü içki satışının yasak olmasına rağmen dükkanın arka tarafında içki satışı da yapılırmış ama müfettişlerden para alınmazmış.



bir bakkal dükkanında bulunabilecek her şey burada da var ama arka taraftaki küçük kahve dükkanına (şimdi bir sergi salonu) her bakkalda rastlayamazsınız. gelmişken albert heijn gold perla kahvesini bir deneyin, derim.













sonuç

zaanse schans insana zamanda bir yolculuk yapmış izlenimi veriyor. devrin değişmesiyle birlikte yerlerini yenilerine bırakacak yapıları yok etmek yerine böyle bir ortam yaratmak üzere binbir zahmete girişerek buraya taşıyanlara ve bugün kendilerini onları yaşatmaya adayanlara hayranlık duymamak elde değil.